Japonya ve Deprem



Biraz geç oldu ama taşlar oturduktan sonra yazmak istedim bu yazıyı.
Monoton bir başlangıç yaparak herkese geçmiş olsun demek istiyorum. Herkese geçmiş olsun çünkü bundan sonra bütün dünya etkilenecek bu olaydan. Şimdiden başladı deprem korkusu. Ne kadar açıklama yapılsada korkuyoruz işte. Korkmakta da sonuna kadar haklıyız. Haklıyız çünkü daha nerde oturduğumuzu bilmiyoruz. Çoğumuz sağlam binalarda oturduğumuzu sanıyor halbuki oturduğumuz binalar konforlu birer tabuttan başka birşey değil. Bunlar herkes tarafından bilinen konular. Fakat anlamıyorum hala kimse neden önlem almıyor. En tepedeki insanlardan en alttaki aile reislerine kadar niye kimse umursamıyor.
Bide Japonlara bakalım. Bizde felaket olarak adlandırılan deprem onlarda sadece doğa olayı. Bunun sebebini bulmak çok zorda değil. Sadece güven... Evlerine, hastanelerine, teknolojilerine devletine güveniyorlar. Güvenmektede haklılar tabiki. Bizim, deprem anında terketmek için her yolu denediğimiz binalarımız onlar için bir sığınaktan farksız durumda. Adamlar o kadar güveniyorki deprem anında anons yapılıyor:" Lütfen binaları terketmeyin” diye. Geçen gün bir video izledim bu konuyla ilgili. Deprem sırasında bir marketin güvenlik kamerası. Market görevlileri kendi durumlarından o kadar eminki kendilerini bırakıp marketteki ürünleri tutuyorlar. Deprem 9 şiddetinde adamların yapığına bak:) Güven işte bu. Videodan başladık resimlerden devam edelim:) Çökmüş bir yolun resmini çekmişler. Yol çökmüş ama asfalt kalıp gibi kalmış. Asfaltın kalınlığını tahmin edemezsiniz.
9 şiddetindeki depremde bütün japonyada 9-10 kişi vefat etmiş. İşte buda güvenlerinin boşa olmadığının bir kanıtı.
"Türk her yerde türktür” lafının bir örneğide yaşanmış bu depremde. Deprem sırasında sadece bir kişi kendini camdan atmış. Tabi bu türkten başka kim olabilir:)

Devamını okuyun...>>

Çok Acemiyim

Daha yeni başladım. Ama yapacak çok işim var. Sorunda burada. Zamanım yok ama yapacak çok şey var. Buda acemilik belirtileri sanırım. Gerçekten acemiyim. Gün içinde burada yazmak üzere her olaydan bir konu çıkarıyorum fakat eve gelip şu uğursuz bilgisayarın başına geçince beynim alınmış gibi davranıyorum. Artık blog yazarlığı yavaş yavaş bana yerleşiyor galiba. Güne konu arayışıyla başlıyorum. Her yaptığım işte yeni bir konu çıkıyor. Ve tabiki yeni parağraflar. Bu konu arayışı bu günlerde çok ilginç geliyor bana. Sanki bu özellik hep vardı bende. Ama en kötüsü gün içindeki o dahice fikirler akşam uçuyor. Bence bunun en kolay çözümü aklıma gelen konuyu direk paylaşmak. Ama mokulda bu imkansız. Belki bundan sonra not alma tekniğini kullanmaya başlarım. Sanmıyorum. Ama deniyeceğim.
Başka bloglarda yazılanlara baktıkça sıkılıyorum bu işten. Ben niye beceremiyorum düşüncesi oturuyor aklıma. Galiba hiç beceremeyeceğim. Başlama nedenim kendimi burada yazarak rahatlatmaktı. Ama  artık o kadar umursuz davranamıyorum. Artık ya birileri okuyup beğenmezse kaygısı var üstümde. Belkide bu yüzden bu kadar ilgilenme gereği duyuyorum. İnşallah bu uzun sürer.
Biliyorum okuyacaklar için sıkıcı gelecek bu yazdığım iki kayıt. Ama başlangıç amacımı gerçekleştirmek zorundaydım. Bundan sonra ilginç konular ve yazılar okutmak istiyorum. Sadece beni ilgilendiren konular dışına çıkmak istiyorum. Becerirsem ne mutlu bana.

Devamını okuyun...>>

Başlangıç...

  Sonunda ilk yazım. Sonunda çünkü talihsizlikler yüzünden silinen; neredeyse 10 denemelik bir ilk yazı bu. Blog yazarlığı macerasına bu şekilde başlamak güzel olmadı. Daha ilk günlerde sıkılma katsayımı yükseltti. Fakat daha çok uğraşması gerekiyor bıktırması için. Çünkü bu kez kararlıyım ve sabırlıyım heralde. Yani öyle umuyorum.
Blog yazarlığının getireceği yararları düşününce biraz daha hırslanıyorum.
Devamını okuyun...>>